Anayasa Mahkemesi Kararı E.2008/56 (5754 Sayılı Kanun Hk.)

5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un

 

28 Aralık 2011 Tarihli Resmi Gazete

Sayı:28156

 

 

 

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

 

Esas Sayısı : 2008/56

 

Karar Sayısı: 2011/58

 

Karar Günü: 30.3.2011

 

İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri Hakkı Suha OKAY, K. Kemal ANADOL ile Kemal KILIÇDAROĞLU

 

İPTAL DAVASININ KONUSU: 17.4.2008 günlü, 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

 

1- 1. maddesiyle, 31.5.2006 günlü, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (29) numaralı bendinin,

 

2- 17. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrasının,

 

3- 68. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin,

 

4- 2. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci  fıkrasının  (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin,

 

5- 38. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının  (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “… ve (c) …” ibaresinin,

 

6- 64. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un 106. maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendinin,

 

7- 68. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının “… 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında …” bölümünün,

 

8- 3. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 5. maddesine eklenen (g) bendinin,

 

9- 4. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen  (h) bendinin,

 

10- 4. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (k) bendinin,

 

11- 21. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 34. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (a) bendinde yer alan “… veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması …” ibaresinin,

 

12- 30. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 50. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinin,

 

13-  31. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 51. maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkranın,

 

14- 35. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 55. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının,

 

15- 38. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin,

 

16- 41. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 64. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendinin,

 

17-  46. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 76. maddesinin değiştirilen üçüncü fıkrasının son cümlesinin,

 

18-  58. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un 98. maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkranın,

 

19- 61. maddesiyle değiştirilen, 5510 sayılı Kanun’un 103. maddesinin,

 

20- 73. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 20. maddesinin birinci fıkrasının,

 

21- 80. maddesiyle değiştirilen, 24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinin,

 

Anayasa’nın 2., 7., 10., 17., 56., 60., 88., 95., 128. ve 153. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.

 

I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN GEREKÇESİ

 

Dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:

 

“III. GEREKÇE

 

1) 17.04.2008 tarih ve 5754 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;

 

1- 1 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (29) numaralı bendinin,

 

2- 17 nci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasının,

 

3- 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Anayasaya Aykırılığı

 

5754 sayılı Kanunun; 1 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (29) numaralı bendinde, güncelleme katsayısının nasıl hesaplanacağı kurala bağlanmıştır.

 

5754 sayılı Kanunun; 17 nci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, emeklilik aylığının bağlanmasındaki unsurlardan biri olan ortalama kazancın güncelleme katsayısı ile güncelleneceği belirtilmiştir.

 

5754 sayılı Kanunun; 68 inci maddesi ile değiştirilen Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, henüz emekli olmayan tüm SSK’lı ve Bağ – Kur’luların emekli aylıklarının hesaplanacağı ve hesaplanan aylığın, kişilerin emekli olacağı yıla kadar güncelleme katsayısı kadar arttırılacağı hükme bağlanmıştır.

 

Yukarıda madde numaraları ve fıkraları belirtilen düzenlemeleri özetlemek gerekirse:

 

Güncelleme katsayısı hesaplanırken, Sigortalının geçmiş yıllardaki aylık kazançları, kazancının olduğu yılı takip eden her yılın TÜFE indeksindeki artış oranı ile gayrisafi yurt içi hâsılanın sabit fiyatlarla gelişme hızının yüzde otuzu kadar artırılacak,

 

Yaşlılık aylığı, ortalama aylık kazanç ile aylık bağlama oranının çarpımı sonucu bulunan tutara göre ödenecek ve ortalama aylık kazanç hesaplanırken, sigortalının her yıla ait prime esas kazancı her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenecek,

 

Henüz emekli olmayan tüm SSK’lı ve Bağ – Kur’luların Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra hesaplanacak emekli aylığı, kişilerin emekli olacağı yıla kadar güncelleme katsayısı kadar arttırılacaktır.

 

Görüldüğü gibi 5510 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı hesaplanırken, güncelleme katsayısı kullanılarak sigortalının geçmiş yıllardaki aylık kazançları, kazancının olduğu yılı takip eden her yılın TÜFE indeksindeki artış oranı ile gayrisafi yurt içi hâsılanın sabit fiyatlarla gelişme hızının yüzde otuzu kadar artırılacaktır. Yani yaşlılık aylığı bağlanırken ortalama aylık kazanca TÜFE artışının tamamı ve büyüme hızının yüzde otuzu yansıtılacaktır.

 

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda emekli aylıklarının hesaplanmasında 1978 yılından 1999 yılına kadar memur maaş katsayısı esas alınıyordu. 1999 yılında yapılan değişiklik ile emekli aylıkları hesaplanırken sigortalının her takvim yılına ait prime esas kazancının her yılın Aralık ayına göre TÜFE indeksindeki artış oranı ile gayrisafi yurt içi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak bulunması esası getirilmişti. Getirilen bu sistemle sigortalının geçmiş yıllardaki aylık kazançları, kazancının olduğu yılı takip eden her yılın TÜFE indeksindeki artış oranı ile gayrisafi yurt içi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak emekli olacağı güne kadar güncellenmekte idi. Yani hem enflasyon oranının tamamı hem büyüme oranının tamamı sigortalının kazancına yansıtılıyordu.

 

5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (29) numaralı bendinde, güncelleme katsayısının TÜFE artışının yarısı ile hesaplanacak ortalama prime esas günlük kazancın yarısından oluşması ve gayrisafi yurt içi hâsıladaki artıştan pay verilmemesi öngörülmüştü.

 

5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (29) numaralı bendinde yer alan güncelleme katsayısının nasıl hesaplanacağına dair kural Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, söz konusu düzenlemeyi, formülde sadece enflasyon karşısındaki değer kayıplarını önleyen TÜFE değişim oranının esas alınmasını, büyüyen ekonomiden bireye düşecek refah payının gözetilmemesini ve formüldeki katsayının eksi çıkması olasılığına karşın asgari bir sınırın da öngörülmemesini Anayasaya aykırı bulmuştu.

 

Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra kabul edilen 5754 sayılı Yasada güncelleme katsayısı: “Her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranının % 100’ü ile sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hâsıla gelişme hızının % 30’unun toplamına (1) tam sayısının ilâve edilmesi sonucunda bulunan değer” olarak tanımlanmıştır.

 

5510 sayılı Kanunun geçiş hükümlerine göre yaşlılık aylığının ödenmesinde ortalama aylık kazanç hesaplanırken, sigortalının her yıla ait prime esas kazancı her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenecek ve henüz emekli olmayan tüm SSK’lı ve Bağ – Kur’luların Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra hesaplanacak emekli aylığı, kişilerin emekli olacağı yıla kadar güncelleme katsayısı kadar arttırılacaktır. Yani, yaşlılık aylığı almayı hak edenlerden emeklilik için başvuruda bulunmayıp çalışmaya devam edenlere 5510 sayılı Kanunun geçiş hükümleri uygulanacağından bağlanacak aylıklarda büyük bir azalma ortaya çıkacaktır.

 

Görüldüğü gibi emekli aylığının hesaplanmasında güncelleme katsayısı kritik bir öneme haizdir. Yaşlılık aylığının hesaplanmasında ortalama aylık kazancın hesabına büyümedeki (refahtaki) artışın sadece yüzde otuzunun yansıtılması sosyal hukuk devleti ve sosyal güvenlik ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.

 

Güncelleme katsayısının hesaplanmasında gayri safi yurt içi hâsıla artışının tamamı yerine yüzde otuzunun dikkate alınması sosyal devleti ve adil gelir dağılımını gerçekleştirmeyi amaçlayan bir anlayışı yansıtmamaktadır. Bu uygulama, gelir dağılımının emeğin aleyhine bozulması anlamına gelmektedir.

 

Sosyal güvenliğin de içinde bulunduğu sosyal hakların devletçe tanınmış olması yeterli değildir. Bu hakların gerçekleşmesi için devletin olumlu edimde bulunması, sosyal güvenlik alanında oluşturulacak kural ve kurumların da, Anayasanın sözüne ve özüne, bu bağlamda sosyal hukuk devleti ilkesine uygun olması zorunludur.

 

Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden bir olan sosyal güvenlik hakkının yer aldığı Anayasanın 60 ıncı maddesinde, “Herkesin sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilat kurar” denilmektedir.

 

Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği sağlamakla ve herkes için insan onuruna yaraşır asgari bir yaşam düzeyini gerçekleştirmekle yükümlü devlettir. Sosyal hukuk devleti, çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna yakışır bir hayat sürdürmelerin sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve sosyal dengeleri gözeten devlettir.

 

Anayasa Mahkemesinin sosyal güvenlikle ilgili bir kararında: “Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kurumları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malullük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır” denilmektedir. (E.2006/111, K.2006/112)

 

Bir başka kararında Anayasa Mahkemesi sosyal hukuk devletini şöyle tanımlamaktadır: “Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir… Hukuk devletinin amaçladığı kişinin korunması, toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir… Anayasanın, Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer verdiği sosyal hukuk devletinin dayanaklarından birini oluşturan sosyal güvenlik kavramının içerdiği temel esas ve ilkeleri uyarınca toplumda yoksul ve muhtaç insanlara Devletçe yardım edilerek onlara insan onuruna yaraşır asgari yaşam düzeyi sağlanması, böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin gerçekleşmesine elverişli ortamın yaratılması” gerekir. (E.1988/19, K.1988/33)

 

Öte yandan, hukuksal tasarrufu doğuran irade sahiplerinin aynı yöntemle bu tasarrufu geri almalarına veya değiştirmelerine olanak bulunmaktadır. Ancak, önceden oluşmuş hukuksal durumların sonradan yapılacak işlemlerle değiştirilmesi, hukuktan beklenen güvenlikle bağdaşmaz. Hukuk Devleti’nin unsurlarından biri olan hukuk güvenliği, diğer bir ifadeyle “güvenin korunması ilkesi” ilgilinin hukuki durumunun süreceğine olan güveni dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir. Güvenin korunması, her zaman mevcut bir hukuki durumun dokunulmazlığı anlamında olmasa da, her düzenleme değişikliğinde yasa koyucunun göz önünde bulundurması gereken bir husustur. Halkın Devlete olan güveninin korunması da ancak hukuk güvenliğinin sağlanmasıyla mümkündür. Bu yönüyle, Hukuk Devleti’nin önemli bir unsuru olarak hukuk güvenliği, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde, bütün Devlet davranışlarının, az çok, önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuki güvenlik sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güven değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir. Haklı beklenti, idarenin ister bir taahhüt, isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin bir çıkarları ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ya da edinebileceklerini ümit etmelerini ifade eder. Yeni düzenlemenin hukuki istikrarı bozmaması, hakların kullanılmasını zorlaştırmayacak ya da doğmuş olan haklarının hiçe sayılması anlamına gelecek şekilde tasarlanmaması gerekmektedir.

 

Anayasanın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda, hukuk devletinde yasa koyucu, yasaların yalnız Anayasaya değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle, 17.04.2008 tarih ve 5754 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun:

 

1 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (29) numaralı bendi; 17 nci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi Anayasanın 2 nci ve 60 ıncı maddelerine aykırı olup, iptalleri gerekir.

 

2) 17.04.2008 tarih ve 5754 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;

 

1- 2 nci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Sigortalı sayılanlar” başlıklı 4 üncü Maddesinin (c) bendinin (1) ve (2) nolu alt bentlerinin,

 

2- 38 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun “Genel sağlık sigortalısı sayılanlar” başlıklı 60 ıncı maddesinin (a) bendinin (1) nolu alt bendinde yer alan “ve (c)” ibaresinin,

 

3- 64 üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun “Yürürlükten kaldırılan hükümler” başlıklı 106 ncı maddesinin (8) numaralı bendinin,

 

4- 68 inci Maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı GEÇİCİ 1 inci Maddesinin birinci fıkrasının, Anayasaya aykırılığı

 

Anayasa Mahkemesi 5510 sayılı Yasa ile ilgili olarak verdiği E.2006/111, K.2006/ 112 sayılı 15.12.2006 tarihli Kararında, aynı hukuksal konumda bulunmayan memur ve diğer kamu görevlileri ile bunların dışında kalan sigortalıların birbirinden farklı olan özellikleri gözetilmeksizin aynı sisteme bağlı tutulmasını Anayasanın 2 nci, 10 uncu ve 128 inci maddelerine aykırı bularak Yasanın pek çok düzenlemesini memurlar açısından iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi Kararına göre, memurların sadece sosyal güvenlik hakları değil sağlıkla ilgili hakları da diğer sigortalılardan farklı olarak ayrıca düzenlenmelidir.

 

Anayasa Mahkemesi 5510 sayılı Kanunun:

 

Kanunun Devamı İçin Tıklayınız

 

Print Friendly, PDF & Email

Yorum KAPALI.

Tasarim & Sistem : Alomaliye & AbaciPark